EVRENİN VAROLUŞU
Son on yılda uzay ve parçacık fiziğindeki birbirini tamamlayan yeni buluşlar evrenin var oluşu konusundaki araştırmalara hız kazandırmıştır. Bu iki fizik dalının bulgularına göre evren hiç yoktan, bir kuantum dalgalanması sonucu var olan sonsuz küçük, sıcak ve yoğun bir noktanın patlaması ile (Big Bang) yaklaşık 13 milyar yıl kadar önce meydana gelmiştir 1-3. Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah 'tır. O, bir işin olmasını dilerse, ona ancak ol der ve olur (Bakara 117). Gökler ve yer yapışıkken onları ayırdığımızı ...(Enbiya 30). Patlama sırasındaki radyasyonun izinin 1964 yılında deneysel olarak bulunmasından sonra bu kuram kuvvet kazanmış, buluş Arno A. Penzias ve Robert W. Wilson adlı araştırıcılara Nobel Ödülü kazandırmıştır. Kuramın açıklanamayan bir tarafı, galaksileri meydana getiren kümelenmelerin nasıl oluştuğu, Nisan 1992' de, COBE uydusunun, uzayın bitiminde, başlangıçtaki kümelenmelerin izi olduğu düşünülen bazı sıcaklık farklılıklarının saptaması ile açıklığa kavuşmuştur.
Büyük patlamanın başlangıcında bu günkü fizik yasaları geçerli değildir ve doğanın dört temel kuvveti bir tek kuvvet halindedir. 10-35 saniye sonra, galaksileri ve güneş sistemlerini bir arada tutan, atılan taşı yere düşüren kitle çekimi (yerçekimi) kuvveti diğer kuvvetlerden ayrılmış ve evren aniden genişleyerek portakal büyüklüğüne ulaşmıştır. 1 saniye sonra atomsal boyutta etkisini gösteren kuvvetli etkileşim adlı kuvvet, daha sonra elektronları ve ışığı yönlendiren elektromagnetik adlı kuvvet ve en sonra yine atomsal boyutta etkili olan zayıf etkileşim kuvveti adlı kuvvetler ayrılmış, maddeyi (nötronu ve protonu) oluşturan en küçük parçacıklar olan kuvarklar ve leptonlar (elektron, pozitron) ve anti madde oluşmuştur. Bir kaç dakika sonra hafif elementler, iki milyar yıl şonra galaksiler ve kendi galaksimiz oluşacak ve güneşler ağır elementleri üretmeye başlayacaklar, 10 milyar yıl sonra güneşimizin etrafında dünyamız dönmeye başlayacak, 13 milyar yıl sonra güneşimizin etrafındaki bu dünyada bütün bunların farkında olan insan var olacaktır. İlginç olanı, başlangıca ait tahminlerin, atomun parçacıklarının çarpıştırıldığı parçacık hızlandırıcılardan elde edilen bulgulara göre yapılmakta olmasıdır. Büyük patlamadan 1000 saniye sonraki duruma ait tahminlerimiz, patlamadan 13 milyar yıl sonra hızlandırıcılarda yaptığımız gözlemlere uymakta, uzay bilimi ve atom parçacıkları bilimi birbirlerini bu denli tamamlamaktadır 4-6.
Şekil 1. Cobe uydusunun saptadığı, "Tanrı'nın EI Yazısı” başlıkları ile bilim dünyasına duyurulan uzayın sonundaki sıcaklık farklılıkları. Bu farklılıklar galaksilerin oluşması için yeterli yoğunluk farklılıklarının başlangıçta var olduğunu ortaya koyarak, büyük patlama kuramının doğruluğunu kanıtlamıştır.
CANLININ VAROLUŞU
Yaklaşık 3.5 milyar yıl önce ilk canlının (kendi yapısına ait bilgiyi bir sonraki nesle, bilgide değişikliklere olanak verecek şekilde aktaran ilk varlığın) oluşumu hakkında bilim adamlarınca öne sürülen kuramlar içinde en kabul görenler, silisyum dioksit kristallerini (balçık) hesaba katmaktadır. İlk canlının silisyum dioksit kristalleri olduğu veya organik yaşamın amino grup asitlerin ve nükleik asitlerin silisyum dioksit kristallerinin dislokasyonlarına (atomlarının dizilim kusurlarında) yerleşmesi ile başladığı ileri sürülmektedir 7-8.
Bir bilim adamına göre, hayatı oluşturacak şekilde evrendeki atomların tesadüfen bir araya gelmesi, bir hurdalıkta fırtına sonucu parçaların bir araya gelerek bir Boeing 747 oluşturması gibidir 9. Buna rağmen gerçek olan, değerleri değişmeyen O'nun katında her şey bir ölçüye göredir (Ra’ d 8), Herşeyi yaratıp bir ölçüye göre düzenleyen (Furkan 1,2) dört temel kuvvetin etkisiyle, başka bir müdahale olmadan oluşan evrende, yine bu kuvvetlerin etkisiyle ve hiç bir müdahale olmadan ilk canlının meydana gelmesidir.
Bugün, nesilden nesile kopya edilen canlıya ait bilgi, canlıların her bir hücresinin çekirdeğinde bulunan kromozomlardaki DNA molekülleri tarafından taşınır. Bu moleküller kitap harfleri gibi birbiri arkasına dizilmiş dört farklı nukleosit ile (adenine, guanine, cytosine ve thymine) canlıyı tanımlarlar. İnsanın bir tek hücresindeki insanı tanımlayan nukleosit asitlerin sayısı üç milyar civarındadır. Bütün hücrelerindeki DNA iplikçikleri bir kibrit kutusuna sığar fakat arka arkaya eklenerek açıldığında dunyadan aya dört yüz defa gidip gelecek uzunluktadır 10.
Şekil 2. Güneş sistemi bundan 4.5 milyar yıl kadar önce bir gaz ve toz bulutunun yoğunlaşması ile başladı (a,b). Organik maddeler göktaşları ile taşınarak (c), atmosferde (d), deniz kenarındaki gel-git (med-cezir) göllerinde (e) veya denizlerin derinliklerindeki ısı kaynaklarında (f) meydana geldi. Bu kimyasal maddeler birleşerek proteinler ve nükleik asitler gibi daha karmaşık molekülleri oluşturdular (g). 3.5 milyar yıl kadar önce fotosentez yapabilen mikroplar meydana geldiler (h). Bu ilkel organizmalar sığ denizlerin kıyılarında stramatolitler tepecikleri oluşturdular (i).
Bundan yaklaşık 4-5 milyar yıl önce meydana geldiği sanılan ilk kendi kendini kopya eden DNA'nın nükleositlerinin diziliminde nesilden nesile oluşan rast gele değişiklikler (mutasyon) ve bu değişiklikler sonucunda meydana gelen bir öncekinden çok az farklı; birbirine benzeyen ve benzemeyen (En' am 99), yeni canlılardan çevreye daha iyi uyanların daha hızlı çoğalmaları, yani doğal seçim sonucu bugün var olan insan dahil bütün canlılar meydana gelmiştir 11.
Şekil 3. Bir bakteri virüsüne ait DNA'nın kendi kendini kopya aşamasında elektron mikroskobu ile çekilmiş resmi.
İNSANIN EVRİMİ
Kuran, insanın balçıktan; And olsun ki, insanı süzme çamurdan yarattık (Mü' minun 12) ve sudan; Allah bütün canlıları sudan yaratmıştır (Nur 45), insanı sudan yaratarak ... (Furkan 54) yaratıldığını söyler. İncil insanın yaratılışından bahsederken, Onu kendi şeklinde balçıktan yarattı sonra burnuna üfleyerek ona can verdi 12 der. Kuran'da yaratılışı anlatan ayetlerden insana belirli bir şekil verildikten sonra can verildiği anlamını çıkartmak mümkün değildir, aksine şekil vermenin yaratılıştan sonra olduğu anlatılmaktadır. O yaratıp şekil vermiştir (A'la 2), And olsun ki, sizi yarattık sonra şekil verdik (A'raf 11), Ey insanoğlu! Seni yaratıp sonra şekil veren... (İnfitar 5,6). Buna rağmen Müslümanlar arasında yaygın olan yaratılış inancı, kadınların erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmış olması efsanesi dahil, Hıristiyanlarınkine benzer.
İnsanın Evrimi Kuran' da; sonra onu başka bir yaratık yaptık (Mü'minun 14), ve; sizi merhalelerden geçirerek O yaratmıştır (Nuh 14), sonunda seni insan şekline koyanı mı? İnsanoğlu bahse değer bir şey olana kadar, şüphesiz uzun bir zaman geçmemiş midir? (İnsan 1) gibi ayetlerden anlaşılmaktadır.
İki ayak üzerinde dolaşan insan benzeri canlılar ilk defa 10 milyon yıl kadar önce görülmeye başlamıştır. Fosiller birçok türün uzun süre beraberce var olduklarını, Homo sapiens neanderthalensis, Cromagnon türleri ile insanın atası olarak kabul edilen, vücutça da onlardan üstün kıldığı (A'raf 68-69) Homo sapiens'in bundan 50 bin yıl kadar önce beraberce yaşadıklarını göstermektedir 13,14.
İlk insan, bir mutasyon sonucu kabilesi içinde ona insan adının verilmesine neden olan özelliği kazanan Homo sapiens sapiens, kutsal kitapların deyişiyle Adem'dir. Son yıllarda genetik çalışmalardan elde edilen bulguların, fosiller ile elde edilen bulgulara önemli katkıları olmuştur. Bazı genetikçiler, bebek doğumundan sonra atılan sonlardaki hücrelerin mitochondrialarının mutasyon hızına bakarak dünyadaki bütün insanların tek bir annenin çocukları olduğunu ve bu annenin yaklaşık 200.000 yıl önce Kuzey Batı Afrika'da yaşadığını iddia etmektedirler 15. Kuran'a göre İnsanın evrimi devam etmektedir. Kararlaşmış... ve kararlaşmakta olan (En' am 98).
Evren'in ve kendinin var oluş ve nedenini sorgulayan insanın, müdahale olmadan ve evrimle meydana gelmiş olması hayranlık uyandırıcıdır. İnsanın yaratılışına kadar geçen milyarlarca yıl, bu tür bir var oluşun görkeminden hiçbir şey kaybettirmediği gibi, zaman boyutlarının kapsayamadığı yaratıcının büyüklüğünü ortaya koymaktadır.
Şekil 4. Modern insan ve bir zamanlar dünyada beraber oldukları, nesilleri tükenmiş Neanderthal ve Cromagnon türleri.
Şekil 5. Sadece işini görmekle kalmayıp kendi kendini de kopya ederek çoğalan mükemmel makine, alın yazımızın harfleri:Adenine, thymine, guanine ve cytosine ve onun kelimeleri olan DNA moleküllerinin yer aldığı hücremiz. Sol tarafta ilk insanın var oluş zamanının belirlenmesinde kullanılan mitochondria.
GÖZLEMCİ
Yirminci asrın en önemli buluşları olan
Görelilik ve
Kuvantum kuramları gözlemleyicinin varlığı esasına dayanmaktadır. Öyle ki atomsal boyuttaki varlıkların parçacık mı yoksa dalga mı olduğu gözlemciye bağlı olarak değişmektedir 16. Var olabilmek ancak varlığın bilinçli bir gözlemi ile mümkündür. Kuran'da:
ve Adem'e bütün adları öğretti (Bakara 31) derken (kendisine varlıkların farkında olmanın öğretildiği kastedilen insanın, bu yeteneği dolayısıyladır ki atom da, galaksiler de, Evren de ve Tanrı da var olmuştur.Hinduizmde heceye,
om' a tapılmasının nedeni de budur. Çünkü gözlemlenerek ad verilmemiş (hecelenmemiş) her şey, "yok" tur.
Evrenin var oluşunu inceleyen bilim adamları çeşitli kuramları ileri sürerken sonunda "Neden her şey yoktan var oldu?" demekten kendilerini alamamaktadırlar. Bu soru ve sanki hayatın oluşması için belirlenmiş, en ufak bir farklılığı hayatı barındırabilecek bir evrenin oluşmasını engelleyecek fiziksel sabitler açıklanamamaktadır 17,18. Yale Üniversitesi'nden Prof. L. M. Krauss' a göre evrenin var olabilmesi için bütün koşulların bir araya gelme olasılığı bir insanın güneşin içindeki atomların sayısını bilme olasılığı ile aynıdır. Neden bu kadar şanslıyız? Bu inanılmaz tesadüf var oluş için insanın bir varsayımı (anthropic principle) çağrıştırmaktadır: Evren bu şekildedir çünkü, bu şekilde olmazsa onu gözlemleyen insan da olmazdı.
Kur' an' a göre yaratılışın bir amacı vardır.
Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık (Enbiya 16). Bu amacı şu hadis-i kutsi açıklamaktadır:
Bilinmek istedim varlıkları yarattım 19. Kur' an, birçok yerinde Allah'ın büyüklüğünün anlaşılması için O'nun ayetlerinin, varlıkların incelenmesini, diğer bir deyişle adlandırılmasını ister.
Kesin olarak inananlara, yeryüzünde ve kendi içinizde Allah'ın varlığına nice deliller vardır; görmez misiniz? (Zariyat 20),
Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara yararlı şeylerle denizde süzülen gemilerde, Allah'ın gökten indirip yeri ölümünden sonra dirilttiği suda, yeryüzüne yaydığı canlılarda rüzgârları ve yerle gök arasında asılı duran bulutları döndürmesinde, düşünen kimseler için deliller vardır (Bakara 164).
Yeryüzüne bakmazlar mı? Orada bitkilerden nice güzel çiftler yetiştirmişizdir. Şüphesiz bunlarda Allah'ın kudretine işaret vardır (Şuara 7,8). Bilhassa Evrenin yaratılışının incelenmesini ısrarla vurgular,
göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde akıl sahipleri için şüphesiz deliller vardır. Onlar göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler (Al' i İmran 190,191),
Ey İnsanlar! Sizin yaratılmanızda ve canlıların yeryüzünde yayılmasında, kesin olarak inanan kimseler için ibretler vardır (Casiye 5). Çünkü Allah'ın büyüklüğü, gözlemcinin sırlarını çözme izni aldığı;
göklerde olanları, yerde olanları, hepsini sizin buyruğunuz altına vermiştir (Casiye 13). Doğanın, evrenin incelenmesi ile anlaşılacaktır*.
Gözlemci, var oluşunu ve varlıkları inceleyen ve varlıklara ad vererek onları yeniden yaratan insandır. O
gözlemci ki okuması ve yazması (bilgisi) ile Allah'ın halifeliğini yüklenmiş, ad vererek O'nu da var etmiştir.
Oku! Kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren Rabbin, en büyük kerem sahibidir (Alak 3-5).
Şekil 6. Gözlemcinin uzayın sırlarını çözmek için geliştirdiği, COBE uydu teleskopu ve bu teleskopla çekilmiş,içinde bizim güneşimizin de yer aldığı, 200 milyon güneşli Samanyolu Galaksisi.
EVRİMİN İKİ PARADOKSU
İnsan beyni (1015) bit kapasitede, yani bugüne kadar yazılmış bütün kitapları depolayabilecek bir kapasitededir ve insan bugünkü yaşamını sürdürmek, problemlerini çözmek için beyin kapasitesinin çok küçük bir kısmını kullanmaktadır 20.
Evrim kuramının Darvin' in de kabul ettiği bir paradoksu, bu kapasitede bir beyine neden ihtiyaç olduğu, evrimin, kuantum fiziğini yorumlayacak bir beyni neden geliştirdiğidir.
İçinde bulunduğumuz Samanyolu Galaksisi orta boy bir galaksidir ve 200 milyon kadar yıldıza sahiptir. Evrene, her biri on binlerce ışık yılı çapında ve birbirlerinden milyonlarca ışık yılı uzaklıkta, milyarlarca galaksi serpilmiştir**. Orada,kuvasarlar 100 milyar güneş kadar ışık saçmakta; kuvasarların merkezlerindeki, zamanın durduğu tekliğe açılan kara delikler güneşleri yutmakta; galaksiler çarpışmakta; saniyede binlerce defa dönen, bir çay kaşığı dolusu yüz milyar ton gelen nötron yıldızları uzaya X ışınları saçmaktadırlar. Gözlemlenebilen evren, bulunması gereken maddenin ancak yüzde onunu oluşturmakta, yüzde doksanını oluşturan karanlık madde (dark matter) her ne ise bugün için görülememekte, saptanamamaktadır 22.
Evren'in insanın var olması için meydana geldiği varsayımı şu ikinci paradoksla karşılaşmaktadır: Neden bu inanılmaz büyüklüklere ihtiyaç vardı?
İslamiyet'in gözlemciye verdiği Allah'ın ayetlerinin incelenmesi görevi her iki paradoksa da bir yanıt vermektedir. Ayetleri inceleyebilecek kapasitede bir beyin ve bu beynin sahibini bildikçe daha fazla hayranlıklar içinde bırakan, hepsi de hareket (evrensel dans) halindeki;
yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O'nu tespih eder; O'nu hamd ile tesbih etmeyen hiç bir şey yoktur; fakat siz onların tespihlerini anlamazsınız (İsra 44) muazzam büyüklükler ve muazzam küçüklükler. İslamiyet'te yaratılışın amacı Yaratıcı'nın varlığının bilincinde olmak, O'na hayran olmaktır. Allah'ın ayetlerinin incelenmesi (müspet ilim) emrinin nedeni de budur. Dinler, peygamberler, kitaplar ve emirler her biri amaca ulaşmadaki etkinlikleri derecesinde önemli birer araçtır ve İslamiyet, yaratılışın amacına ulaşanlara (araçlarına ulaşanlara değil) en büyük ödülünü vaat etmiştir, Allah'tan başka tanrı olmadığına inanan Cennet'e girecektir 23,24.
Şekil 7. Duygularımızın ve galaksilerden atomlara kadar bütün bilgilerin merkezi ve yönlendiricisi, birbirlerine binlerce noktadan irtibatlı beyin hücrelerimizin elektron mikroskobu ile çekilmiş fotoğrafı. Bugünkü teknoloji ile, bir insanın beyin hücrelerinin arasındaki bağı kurmak için gerekli kablo ağı, bütün Türkiye'yi yedi katlı bir apartman yüksekliğinde kaplayacaktır.
Şekil 8. Evrendeki milyarlarca galaksinin yapı taşları yıldızların doğumu ve ölümü.
(1) Galaksilerdeki büyük gaz ve toz bulutları yıldızların doğum yerleridir, gaz ve toz bulutları kendi kitle çekimleri etkisiyle çökererek yıldızları meydana getirirler.
(2) Güneşin onda bir kitlesine sahip bir yıldız sıkıştırdığı hidrojen atomların birleşmesi için yeterli kitle çekimine sahip değildir, bu nedenle enerji açığa çıkarmaz fakat kitle çekiminin sıkıştırması ile ısınır. Kara cüce adı verilen, güçlükle görülen bu yıldızlar galaksilerin kitlesinin büyük bir kısmını oluştururlar.
(3) Güneş kitlesindeki bir yıldızın kitle çekimi etkisi hidrojenin çekirdekleri birleştirecek güçtedir. Birleşmenin başlangıcında açığa çıkan ene_inin fırlattığı toz ve gaz bulutları kendi aralarında kümeleşerek gezegenleri oluşturur. Yıldız hidrojenini yakarak helyuma dönüştürür (hidrojen bombasının enerjisi). Helyuma dönüşen çekirdeği çökerken dış kısmında birleşmeye devam eden hidrojen tabakası genişleyerek yıldız,"kızıl dev” haline gelir.
(4) Hayatının yarısında olan Güneşimiz 4.5 milyar yıl sonra genişlediğinde çevresi dünyamıza ulaşacaktır. Hidrojen bitince helyum çökerek birleşir ve karbona dönüşür. Etrafındaki tabaka yavaş yavaş uzaklaşırken yıldız soğur ve beyaz cüce diye adlandırılan bir dev elmas halini alır.
(5) On güneş kitlesine sahip bir yıldızda
(6) Birleşme helyumu da geçerek demiri oluşturana kadar devam eder. Demir birleşme ile enerji açığa çıkarmaz aksine yutar. Bu nedenle yıldız demire dönüşür dönüşmez enerjisi tükeneceğinden kitle çekimi aniden etkisini göstererek bir saniyeden kısa bir sürede yıldızı süper yoğun bir kitle haline çökertirken dış tabakası büyük bir patlama ile uzaya saçılır
(7) Bir milyar güneş parlaklığında bir süpernova meydana gelmiştir.
(8) Kollarını vücuduna yaklaştıran bir buz pateni göstericisi gibi merkez kısmı çöktükçe dönmesi hızlanır ve saniyede binlerce defa dönen bir nötron yıldızı haline gelir.
(9) Yıldızın kitlesi otuz güneş kitlesinden fazla olunca hidrojenin yanma enerjisi bile kendi kitle çekimini karşılayacak güçte 'olmadığından yıldız kendi üzerine çökmeye devam ederek evrenden dışarı açılan bir kapı, bir kara delik haline gelir.
Şekil 9.Bir mevlevi gibi kollarını açmış dönen, her biri milyarlarca güneşten oluşan iki galaksi.
İNSANLIĞIN SONU
Ay yavaş yavaş dünyamızdan uzaklaşmakta, günler uzamaktadır. 10 milyar yıl kadar sonra 50 saate ulaşacak gün, yaşamı oldukça zorlaşacaktır. Samanyolu galaksimiz ve Samanyolu'ndan bir kaç defa büyük en yakın komşu galaksi Andromeda saniyede 125 km hızla birbirine yaklaşmaktadırlar. 5-10 milyar yıl sonra Andromeda galaksimizi yuttuğunda, dünyamız varlığını sürdürse bile üzerine yağan göktaşları yaşamı bitirecektir. Bunlardan daha önce, 4,5 milyar yıl kadar sonra bir kızıl dev haline gelecek olan Güneşimiz dünyamızı yutacaktır.
Fakat en güçlü ihtimal, bütün bunlar gerçekleşmeden önce canlıların bir gök taşının dünyaya çarpması ile yok olmasıdır.
Kümeleşmemiş bir gezegenin parçaları olan, Jüpiter ile Mars arasındaki bir kuşakta yüzen, bazıları birbirleriyle çarpışarak dünyanın yörüngesinden geçen asteroitler içinde, dünyaya çarptığında bütün canlıları yok edecek 20-30 km çapındakiler bulunmaktadır. En dıştaki gezegen Pluto' dan uzak bölgelerden gelerek Güneş' in etrafından geçip, yine uzaklara giden binlerce kometten birisi olan Swift-Tuttle 2126 yılında Dünya'nın çok yakınından geçecektir. Dünya'ya her on yılda bir, bir kamyon büyüklüğünde gök taşı düşmekte atmosferde yanarak yok olmaktadır. 1908'de Sibirya'da Tunguska'ya düşen bir ev büyüklüğündeki asteroid 7 km yüksekte patlayıp dağıldığı halde, 80 km uzakta yangın başlatacak derecede sıcaklığı artırmıştır. Bir tepe büyüklüğündeki gök taşları her beş bin yılda bir, SwiftTuttle gibi 4-5 km çapındakiler 10-30 milyon yılda bir, dünyaya düşmektedirler ve 5 km çapında bir göktaşının düşmesi tüm insanları yok etmek için yeterlidir (25). Güneş sisteminde Jüpiter ve Satürn gibi iki kitlesi Dünya' dan çok büyük iki bekçi gezegenin olması bizi küçük, büyük binlerce gök taşının düşmesinden korumaktadır.
Şekil 10. Her gün yirmi ton kadar kum tanesinden küçük meteoridin (atmosferi geçerek Dünyaya ulaşabilentaş veya metal parçaları) düştüğü dünyamızın yörüngesindengeçen Icarus, Adanis, Apollo gibi büyük kometlerve 14 Ağustos 2126 günü yörüngeden geçecek Swift-Turttle kometi beklenmedik ziyaretçilerimiz olabilirler.Dünyamıza çarpma ihtimali onbinde bir olarak tahmin edilen Swift-Turttle'in yörüngesi bu günden dikkatle izlenmektedir.
Kuran bu yönden yorumlanacak olursa, İnsanlığın yok oluşunun bir göktaşının çarpması ile meydana geleceği izlenimini ediniriz; üzerinize dumansız bir alev ve ateşsiz bir duman gönderilir de kurtulamazsınız (Rahman 35), gök yarılıp da gül gibi kızardığı zaman (Rahman 37). Swift-Tuttle gibi atmosferden geçerken yüzeyi ergiyecek bir göktaşının kaldırdığı ve kızarttığı toz, atmosferi yıllarca kaplayıp hayatı yok edecektir. Gezegenler büyüklüğünde, büyük bir gök taşının çarpması dünyanın dönme hızını bile etkileyebilecek dağlar savrulacaktır. Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalandığı, toz duman haline geldiği zaman (Vakıa 4-7), gök, o gün, erimiş maden gibi olur. Dağlar da atılmış pamuğa döner (Mearic 8,9).
VE EVRENİN KAÇINILMAZ SONU BÜYÜK ÇÖKME
(BIG CRUNCH)
Bütün bu varsayımlardan hangisi gerçekleşirse gerçekleşsin evren de ölümü tadacak, bilimin en yaygın görüşüne göre, teklikten gelen ve bu gün için genişlemekle olan evren, 10 milyarlarca yıl sonra kitle çekimi kuvvetinin etkisi ağır basınca kapanacak ve ilk başladığı durumuna, tekliğe dönecektir 25. Göklerde ve yerde ne varsa ister istemez O'na teslim olmuştur, O'na döneceklerdir (Al'i İmran 83). Son yıllarda evrenin sürekli genişlemekte olduğu görülmüş evrenin sonsuzlukta sönerek kaybolacağı ileri sürülmüştür26.
1 J. J. Halliwell, Quantum Cosmology and the Creation of the Universe, Sci. Am., Dec. 1991.
2 R. Gore, Universe, National Geographic, June 1983.
3 R. Gore, The Planets, National Geographic, Jan., 1985.
4 Four Fundamental Forces, Inside Science, New Sci., 18.11.1988.
5 J. Horgan, Universal Truths, Sci. Am., Oct. 1990.
6 D.N. Schramm and G. Steigman, Partical Accelerators Test Cosmological Theory, Sci. Am., June 1988.
7 A. G. Cairns, Seven Clues to Origin of Life, Cambridge University Press, 1985.
8 N. Henbest, H. Couper, Life and the Universe, New Sci, 18 March 1988.
9 J. Horgan, In the Beginning, Sci. Am., Feb. 1991.
10 R. Gore, National Geographic, Sept., 1976.
11 Richard Dawkins, The Blind Watchmaker, W.W. Norton Company, 1987.
12 İncil, Ahdiatik, Başlangıç (Genesis).
13 E.A. Hoebel, Anthropology: The Study of Man, McGraw Hill Company, 1972.
14 C.B. Stringer, The Emergence of Modern Humans, Sci. Am., Dec. 1990.
15 M.H. Brown, The Search for Eve, Harper and Row, 1990.
16 Jim Baggott, Beating the Uncertainty Principle, New Sci., 15 Feb. 1992.
17 A. Tipler, Born-Again Physics, The Economist, 23 Feb-l March 1991.
18 Mary Midgley, Can Science Save its Soul?, New Sci., 1 Aug. 1992.
19 İsmail Hakkı Bursevi, Tasavvufa Dair Kırk Hadis, Rahmet Yayınları
20 D. Haarer, Molecular Computer Memory, Nature, 23 Jan, 1992,
21 M.J. Rees, Black Holes in the Ga1actic Centers, Sci Am., Nov. 1990.
22 A. Krauss, Dark Matter in the Universe, Sci Am., Dec. 1986.
23 Ahmed Davudoğlu, Sahfh-i Müslim Tercümesi ve Şerhi, Sönmez Neşriyat A. Ş. İstanbul, Cilt 1, Hadis 52, 1977.
24 Sahih-i Buhari, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Sayı 123-1, Cilt: 4, Hadis 617, 1972.
25 S. Begley, The Science of Doom, Newsweek, 23 Nov. 1992.
26 Bak Google expanding universe
*Acı olan, varoluşun ve doğanın incelenmesi emrini veren bir dinin mensuplarının bugüne kadar sadece bir tek Nobel ödülü almış olmaları (Abdüsselam, Pakistan) ve her yıl ülkelerin birçoğunun tek başına, bütün İslam ülkelerinin toplamından daha fazla bilimsel yayın yapmasıdır.
**Uzayda mesafe ölçülerinden birisi ışık yılıdır. Dünyanın çevresini bir saniyede 6 defa dönen ışığın bir yılda gideceği uzaklık bir ışık yılıdır.
VAROLUŞ, EVRİM, İNSAN VE İSLAM. EXISTENCE, EVOLUTION, MAN AND ISLAM.
İslami Araştırmalar, Cilt 7, Sayı 1, 1993;